17 Nisan 2014 Perşembe

Boyut

Sığmıyor.
Bir bedene bunca yükleme.
Sanki arı arkası kesilmez bir savaş.
Her yeni rakibi daha büyük bir hırsla kesmek.
Yüzüne yağan kanla dans etmek.
Sarhoşluğum özgürlüğe.
Başka hiçbir şeyi kırmayan..
Yine acılar bulut bulut çörekleniyor.
Terk etmiyor doluştukları salonlarımı.
Lanet karanlıklar!
Kahrolasıca bağımlılıklar.
Üstümüze yağan mutsuzluk yağmurları değil.
Arşın kanatlarından yağan güzellikler.
Bir zamanlar güzel diye bahsedilen topraklardan,
Geliyorlar. Hiç olmadıkları kadar çoklar.
İnsanlık için hala umut var mı?
Toprak daha fazla acıyı kaldırır mı?
Yeni doğanlara yer açmak mı.
Hayır hayır. Bu olsa olsa doymazlık.
İnsan.
Ne zaman durulacak iştahın.
Ne zaman kuruyacak zehir dolu kalbin.
Güzellikleri var bu şehrin.
Tertemiz gözleri, rengarenk kalbi.
Saçılmışlar etrafa.
Yorgun, ürkek, kendi halindeler.
Kendilerinde bile değiller.
Güzel meyveleri çürükleriyle aynı tepside sunmak denir buna.
Bahar bahar bakan gözleri var filizlerin.
Rengi derinlere işlemiş.
Sanatı kusursuz,
Zamanın çarkları.
Kırılmalı, yıkılmalı insanın maskesi.
Ardına gizlendiği o puslu himaye.
Sis girmiş kulaklarından içine.
Duymuyor kalbi birşeyi.
Zehirliyor insan kendini.
Bir yemekten sonra, bir çay arasında.
Her fırsatta, ardında kalacak yıkıntıya rağmen.
Yok ediyor kendini insan..
Etmemeli.
Etmemeli.
Yaşanacak hala güzel günler varken önünde..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder